Computer Crime Research Center

You are about to join the

Discussion : Islamic hacker arrested in France

Discussion is closed !

1-15 > 16-30> 31-45 > Total 36 comments


2006-04-05 13:38:07 -
slm


2006-04-05 12:32:53 -
volkan ben nasılsınız


2006-03-25 00:28:59 -
kader





Tevekkül ve dua
bir çifçi,evvela(önşart);ürün almak için,1-toprağını nadasa koyacak,
2-toprağını sürecek,tohumu dikecek,3-sulayacak.vb.fiili dua edecek.
Sonra; Allah”a ,ürün vermesi için kavli(sözlü) dua edecek.Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.Çekirge ve sel afeti gibi.Her duaya cevap verilir, fakat her dua kabül edilmeyebilir.Yani dua eden kişi için o istediği kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını dua eden bilemez.O halde duam niye kabül edilmedi diye,üzülmemeli, Allah”a küsmemelidir.Bir anne ve baba hiçbir zaman çocuğunun kötülüğünü istemediği için ,her istediğini de yapmaz .Bu dünyada her istediğimizi elde edemeyiz.Her istediğimizi yapamayız.Fakat her istediğimizi elde edecek ve her istediğimizi yapabileceğimiz bir yer vardır ki o yere cennet derler.

Şeytan,
Şeytan ise,insanın apaçık bir düşmanıdır,Mahlukatı,
Allah”a düşman etmek için fırsat kollar.Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır.İnsan,şeytan”dan herbakımdan üstündür.Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız.Yoksa şeytanın oyununa gelip,Allah”a Düşman olmamalıyız.Şeytana acımak,kendine acımamak demektir.Sizin veya cocuğunuzun ebedi olarak cehenneme girmenize vesile olan şeytana acınmaz.Şeytan ezeli ve ebedi olarak cehennemlik olduğu için onun kaybedeceği birşeyi yoktur ama sizi cehennemlik etmek için kazanacağı bir çok şeyi vardır.Sakın sizi şeytan,Allah”af edicidir diye kandırmasın.Çünkü kul hakkını ancak kul,af eder.Allah af edicidir ama kul afetmeyebilir.Cennet ucuz olmadığı gibi,cehennemde lüzümsuz değildir.

Din,
Her semavi hak dinler,İnsanlığın maddeten ve manen yükselmesini,ileri gitmesini savunur.İslam,bir lokma bir hırka felsefesine karşıdır.Yarın ölecekmiş gibi, ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder,İki günü aynı olan ziyandadır,düşüncesini savunur.Tek ilah vardır.O ilahın adı Allah”dır. Zerrece Allah”a imanı olan herkez cennete girecektir.
İslamPeygamberi Hz.Muhammed”tir.Kitabı Kuran-ı Kerim”dir.Bir Müslüman,hem incile,hem Hz.isa”ya, hem,tevrata, hem Hz.musa”ya,tüm semavi kitap ve peygamberlere inandığı için din değiştirmesine hiç gerek yoktur.


Namaz,
Dininin direğidir.Bir insan,Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur,demesi,hasta birinsinin,doktara “ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki,Allah”ın bizim namazımıza elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ihtiyacımız vardır.Bedenin havaya ve suya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan biriside “Hu” kelimesidir.İnsanlar her nefes verişte bilmeden,gayri ihtiyari “hu” derler.Hu ,Allah demektir.Aslında her şey Allah”ı anmaktadır.

Ruh nedir
Ruh insanın aslıdır,kendisidir.Mahiyeti,bir şekli sureti ve şuuru olan bir kanundur, yerçekimi kanunu gibi,ama yerçekimi kanununun bir şekli, sureti ve şuuru yoktur.Fakat dünyadaki işleri yapabilmesi için, ruh”un elbisesi,bineği mahiyetinde olan bedene ihtiyacı vardır.Ruh katiyen bakidir,yani ölümsüzdür.Ey insanlar,baki bir aleme gideceksiniz,o halde hazırlıklı olun.Ölüm,ruhun bedenden çıkması daha önce vefat etmiş olan sevgili anne ve babanızın ve dostlarınızın yanına gitmektir. yani bir şöför nasıl aracından inince araba hiçbir işe yaramaz ise,ruh”ta beden aracından inince, beden hiçbir işe yaramaz.Kabre konan bedendir.Siz ruhsunuz.Ruh berzah alemine gitmektedir. ölüm yokluk ve hiclik değildir.Kim yok olmak isterki,Ezeli ve ebedi bir Allah”ın sevgili mahlukatıda ebedi olmalıdır.Fakat mahlukatın ebediliği bizatihi değil,Allah”ın dilemesiyledir.Ey sevgili ruh,bunun için şükretmeli değilmisin.

SONUÇ :
Allah,birdir, hiçbirşeye ihtiyacı yoktur,ne birbaşkası onu yaratmıştır nede onun bir cocuğu vardır.Onun eşi ve benzeri yoktur.


2006-03-02 13:28:53 -
ZEKATI BİLİYORUM!
Ben,'Zenginler,fakirlere ayda bir yardım etmelidir.Sosyal denge ve güvenlik ancak böyle sağlanır.' dediğimde cahil,kalın kafalı,kro(Bilgisiz,kültürsüz ve cahil insan) bazı kardeşlerim bana zekattan bahsetttiler.

Ben zekatın ne olduğunu çok iyi biliyorum.Zekat,müslümanın malı'nın kırkta birini yılda bir kere yardıma muhtaç insanlara vermesi demektir.Zekat,İslam'ın şartlarından birisidir ve otuz iki farz hatta elli dört farzın içindedir.Bakınız! Ama zekat yılda bir verildiğinden toplumun ihtiyacını karşılayamamaktadır.Ben zekat ötesi ayda bir yardımdan bahsediyorum.

Madem ki 'Zekat tek başına sosyal dengeyi saglar.' diyorlar.O zaman neden Türk-İslam Dünyası zekat verdiği halde kendi içlerinde açlık ve yoksulluk sınırı'nın altında yaşayan fakir ve yardıma muhtaç insanlar var? Hem onlar açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarını biliyorlar mı?
Bilmiyorlarsa ben söyleyeyim:
Türk-İş,Açlık sınırını:543YTL;yoksulluk sınırını:1650YTL olarak açıkladı.Şimdi siz bu tabloya bakarak nasıl oluyorda zekat tek başına yararlı olabiliyor diyor sunuz?

Şimdi burada bence tek sorun şudur.Sadece zekat vermekle sosyal denge ve güvenlik sağlanamıyorsa o zaman zekatı verenler,ya vermiyorlar;ya değerinden az veriyorlar;ya veremiyorlar;yada İslami bilgileri zayıf.Yada daha değişik nedenler.Hangisi acaba? Yani demem odur ki zekat hem yılda bir verildiği için hemde zekatı verecek olanlar savsaklamaları nedeniyle zekat tek başına sosyal denge ve güvenliği sağlayamaz.

Peki Avrupa(Batı)'da durum nasıldır acaba? Batı'da durum,tahrif edilmiş Hristiyanlık inancı ve insanlığın düşmanı olan Küreselleşme ve Kapitalizm sistemi sonucu Türk-İslam Dünyası'ndan daha vahim ve berbattır.Eğer ki Batı'da da,yılda bir zekat ve ayda bir zekat ötesi yardımlaşma duygusu oluşmuş olsa inanıyorum ki Dünya'ya güller saçılacak ve Dünya güllük,gülistanlık olacaktır.

SAYGILARIMLA.


2006-03-02 13:27:14 -
Misyoner İngilizlerle birlikte Fransız ve Yahudiler kendilerine kucak açan Osmanlı'yı fitne ve fesatla yıktılar.

SAYGILARIMLA.


2006-03-02 13:24:13 -
Fransa bir zamanlar bizim en iyi dostumuzdu.'Nasıl?' derseniz.Osmanlılar Fransız Kralı birinci Fransuva'ya sahip çıkıp korumuşlardı.Ayrıca gittiği her ülkeden kovulan Yahudi kardeşlerimize hoşgörü kucağını açmışlardı.İste biz Osmanlı böyle asil bir milletiz.Ama misyoner İngilizlerle birlikte Fransızlar ve Yahudiler ne yaptı? Ekmek yedikleri yeri pislediler ve biz Osmanlı reayasına ihanet ettiler.Fransız ve Yahudiler kendilerine Osmanlı'yı fitne ve fesatla yıktılar.Ama sadece Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde Yahudiler yaşamıyordu.Osmanlı içinde çok uluslu bir millet barındırıyordu.Dilerim bu üzücü olay ve hatıra bir daha yaşanmaz.Yaşasın Bağımsız Türkiye Partisi.Yaşasın Büyük Türkiye Projesi.SAYGILARIMLA.


2006-03-02 13:04:38 -
TÜRKİYE 'İSLAM' CUMHURİYETİ
Ben,T.C.Devleti anayasasını baştan sona kadar okudum ve inceledim.T.C.Devleti anayasası yedi kısımdan oluşmaktadır.Sizlerinde okumasını tavsiye ederim.Çünki T.C.Devleti anayasasını okuduğunuzda T.C.Devleti'nin açık bir şekilde değil ama örtülü ve kapalı bir şekilde bir 'İslam' cumhuriyeti olduğu gerçeğine şahit olacaksınız.

Sizlere ispatlamak istiyorum.Bakınız! T.C.Devleti anayasası'nın birinci kısmı'nın yine genel esaslar bölümünde 'Din,dil,ırk ve milliyeti ne olursa olsun bütün T.C.Devleti vatandaşları eşittir' der.Şimdi soruyorum sizlere bu madde T.C.Devleti'nin anayasasına nereden girmiştir? Bilmiyorsanız ben söyleyeyim: 'T.C.Devleti'nin anayasasına giren bu 'Eşitlik maddesi' peygamberefendimiz H.Z.Muhammed Musatafa(S.A.V)'nin, 'Veda Hutbesi' açıklamasından girmiştir.Öyleyse T.C.Devleti bir 'İslam' cumhuriyetidir.

Bakınız! Yine T.C.Devleti anayasası'nın ikinci bölümü olan 'Temel hak ve Ödevler' bölümünde 'Din ve Vicdan Hürriyeti'nden bahsedilir.Şimdi soruyorum sizlere: Madem ki T.C.Devleti bir 'İslam' cumhuriyeti degilse bu 'Din ve Vicdan Hürriyeti' maddesi'nin T.C.Devleti anayasasında ne işi vardır? T.C.Devleti anayasası bu maddeyi nereden almıştır? Bilmiyorsanız ben cevaplayayım: 'Din ve Vicdan Hürriyeti' maddesi,T.C.Devleti anayasına İslam'dan,Kur'an-ı Kerim'den,H.Z.Muhammed Mustafa(S.A.V)'den,Veda Hutbesi'nden,Endülüs İslam İmparatorluğu'ndan ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan girmiştir.Öyleyse T.C.Devleti bir 'İslam' cumhuriyetidir.

Delil ve kanıtlar sadece T.C.Devleti anayasıyla sınırlı değildir.Bu delil ve kanıtları eski dini 'Şamanizm' olan Türklerin 571 yılı Talas asavaşı'ndan sonraki dönemlerinde bulmak gerekir.Türk milleti'nin dedeleri ve ecdadları olan Osmanlı'da bulmak gerekir.Türk milleti'nin genetik yapısında ve kimyası'nda -Hristiyan veya başka dinlerden olan Türkler hariç- İslam,et ve tırnak gibi ayrılmaz bir parçadır.Tarihte kurulan 16 Türk devletleri'nin Dünya'ya egemen olması'nın tek sebebi İslam,H.Z.Muhammed Mustafa(S.A.V) sünnetleri hatta Kur'an-ı Kerim ahlakıdır.

Nitekim altı ok denen Kemalizm'in ilkelerinden birisi de 'Laiklik' ilkesidir.'Laiklik' ilkesi'nin benimsenmesiyle birlikte Türkiye'de,Türkiye'yi yıkmak ve yok etmek isteyen kesimlerin İslam'ı siyesete ve siyaseti İslam'a alet edip;kamu,toplum ve ülke düzenini bozması engellenmiştir.'Laiklik' ilkesi,kişi'nin 'Din ve Vicdan Hürriyeti'nin kınanmaması gerektiğini,kamu,toplum ve ülke düzenini bozmamak şartı ile bütün T.C.Devleti ve nüfus hüviyeti taşıyan vatandaşların ibadetlerini serbestçe yapmasını savunmaktadır.

SAYGILARIMLA.


2006-03-02 13:03:39 -
İRAN VE SURİYE HAKLIDIR!

Şimdilerde gerçek terörün adresi ve Siyonist Yahudi görünmeyen(derin) devleti tarafında yönetilen A.B.D ve onun müttefikleri İsrail,Avrupa Birliği üyesi olan İngiltere,terörle hiçbir şekilde alakası olamayan hatta Türkiye'nin kardeşi ve komşusu olan müslüman ülkeler İran ve Suriye'yi tehdit eder oldu.

Maalessef üzülerek söylüyorum ki A.B.D,İsrail ve İngiltere menfaati üzerine kurulan AKP hükümeti,Lozan'ı tanımamış ve Armagedon safsatalı düşüncesine sahip olan A.B.D,Arz-ı Muv'ud emeli olan İsrail ve 'Arlparslan'ın Malazgirt zaferi sonucu Türkler Anadolu'da işgalcidir.' diyen Avrupa Birliği tarafından satın alınan Türk basını,müslümanların yanında olması gerekirken tam tersine Hristiyan-Yahudilerin yanında yer aldılar.Ve Hristiyan-Yahudilerin, 'Büyük Ortadaoğu Projesi'ne destek verdiler.Türk milleti sanmasın ki Büyük Ortadoğu Projesi'nin başarısızlığa uğraması sonucu Hristiyan-Yahudi ittifakı'nin Ortadoğu,Arz-ı Mev'ud ve Anadolu üzerindeki hesabı bitmiştir.Tam tersine başarısızlıga uğrayan Büyük Ortadoğu Projesi bu hesapların bir provasıdır ve test mahiyeti taşımaktadır.Hristiyan-Yahudi ittifakı'nın asıl oyun ve tiyatrosu bundan sonra başlamaktadır.

Şimdi soruyorum: Peki İran nükleer silah konusunda suçluysa,ellerinde nükleer silah bulunan Amerika,Yunanistan,İsrail,Kuzey Kore ve diger Avrupalı ülkeler bir o kadar suçlu değil midir? Amerika neden kendi'nin ve müttefikleri'nin nükleer tesislerini görmeden gelip İran'ı suçlamaktadır.Yoksa Amerika'nın Ortadoğu bölgesinde derin hesapları mı var? Bu yüzden Amerika,kendini haklı göstermek için türlü türlü bahaneler mi üretiyor?

Şimdi sorularım Türkiye'nin iktidarı olan AKP'ye:
AKP hükümeti,İran'da yaşayan Türk hüviyeti taşıyan vatandaşlarını görmezden gelerek neden Amerika,İsrail ve Avrupa Birliği üyesi olan İngiltere'ye destek vermektedir? Yoksa adına AKP dediğimiz iktidar partisi Amerika,İsrail ve Avrupa Birliği'ni savunması sonucu Avrupa'ya mı hizmet etmektedir? AKP,Avrupa Birliği'ne girme bahanesiyle Türkiye'yi yıkmak mı istiyor? AKP, yoksa talimatlarını Washington,Brüksel ve İsrail'den mi alıyor? AKP, kime hizmet ediyor? Bilmiyorsanız cevaplayayım: Bu soruların tümü'nün cevapları Amerika,İsrail ve Avrupa Birliği kapısına çıkıyor.

Suriye meselesine gelince:
Suriye'ye de,Hristiyan-Yahudi ittifaki tarafından, İran bahaneleri gibi aynı tiyatrolar ve oyunlar planlanıyor.Amerika'ya ne Hariri suikatinden,PKK'ya destek verdiği safsatasında.Suriye yada İran'ın iç ve dış meseleleri Amerika ve müttefiklerini ilgilendirmez ki! İran yada Suriye'deki PKK safsatası'nın muhatabı Amerika ve müttefikleri değildir.Şayet İran ve Suriye'de böyle bir PKK gerçeği varsa-Bunun sorumlusu PKK'yı besleyen Amerika,İsrail ve Avrupa Birliğidir.- Türkiye,İran ve Suriye'yle işbirliği yapıp,İran ve Suriye'nin PKK hakkındaki onayını alarak bu PKK gerçeğini ortadan kaldırır.Haaaa! Bu dediklerim gerçekleşemiyorsa demek ki Amerika ve müttefikleri'nin İran ve Suriye üzerinde bahane ve derin hesapları mevcuttur diyebiliriz.

Biliyor sunuz Amerika ve müttefikleri kardeş,komşu ve müslüman Iraklıların vatanını istila ve işgal etti.İşte Iraklı direnişçilerin,direnmesini'nin tek sebebi İşgalci ve istilacı Amerika ve müttefiklerini kovmak istemelerinden gelmektedir.Bliniz ki Amerika ve müttefikleri Irak'tan çekilmedikçe ve Türk askerleri asayiş ve güvenliği sağlamak için Irak'a girmedikçe Irak'taki ve Ortadoğu'daki görünen kan,gözyaşı,katliam,savaş,soykırım ve terör sona ermez.Amerika ve NATO,şu anda haçlı-siyonist işgaline maruz kalan Türkiye ve çevresindeki askeri üslerinden çekilirse gerçek Dünya barışı ancak böyle sağlanabilir.Çünki müslüman,müslümanın dilinden anlar.Çünki müslümanın dilinden ancak müslüman anlayabilir.Amerika ve müttefikleri'nin Iraklılara yaptığı muamele bir terör;bir Hristiyan-Yahudi savaşı;bir katliam;bir İnsan Hakları ihlalidir.

SAYGILARIMLA


2006-03-02 12:58:02 -
işte size tayyibin sattığı türkiye

ADIM ADIM VATAN NASIL SATILDI?

“Tarih, ulusların yükseliş ve çöküşlerinde siyasi, askeri ve toplumsal etkenleri neden olarak göstermektedir.Ben,ekonomik nedenlerin bunlardan önce geldiğine inanmaktayım.Türk tarihi de incelendiğinde, ilerleme ve gerileme dönemlerinde hep ekonominin ön planda olduğu görülür.Bunun için,Türkiye kanı canı pahasına elde ettiği egemenliğini, dünya barışı düzeni içinde yaşatmak istiyorsa, ekonomide her zaman güçlü olmak zorundadır! Çünkü, ekonomik egemenlik olmadan, siyasi egemenlik olmaz.”
GAZİ MUSTAFA KEMAL
(İzmir İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923)



SÜMERBANK İÇİN SÖYLEDİĞİ
“Sümerbank tarihten siliniyor.
Elinde bir şey kalmadığı için
ismini de kaldırıyoruz.”
Kemal Unakıtan - Ampul Hükümet Maliye Bakanı
Milliyet, 28.07.2005









SEKA İÇİN SÖYLEDİĞİ
“Staratejik yer imiş.Ne stratejisi,
önemli olan müşteri bulmak.
Müşteri gece gelsin,pijamayla
çıkarım karşılarına.Seviyorum bu işleri arkadaş.”
Kemal Unakıtan - Ampul Hükümeti,Maliye Bakanı
Cumhuriyet, 20.09.2003









ŞEKER FABRİKALARI İÇİN SÖYLEDİĞİ
“Kar edeni de, zarar edeni de satacağız!”
Kemal Unakıtan
Ampul Hükümeti, Maliye Bakanı
Milliyet, 28.07.2005









TEKEL İÇİN SÖYLEDİĞİ
“Babalar gibi satarız!”
Kemal Unakıtan
Ampul Hükümeti, Maliye Bakanı
Hürriyet, 13.04.2003







PETKİM İÇİN SÖYLEDİĞİ
“Ülkenin işgal altına girdiğini söylüyorlar.Gelsinler işgal etsinler!”
Kemal Unakıtan
Ampul Hükümeti, Maliye Bakanı
Cumhuriyet,20.09.2003









TÜPRAŞ İÇİN SÖYLEDİĞİ
“Parayı veren düdüğü çalar.
TÜPRAŞ’ı Ruslara satar mısın,diyorlar.Satarım arkadaş”
Kemal Unakıtan
Ampul Hükümeti, Maliye Bakanı
Cumhuriyet, 20.09.2003









TELEKOM İÇİN SÖYLEDİĞİ
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,20 bin Dolar veren herkese,TELEKOM’ a ait Bilgileri vereceklerini söyledi.
Burada utanç verici olan, bunu ima etmek için kullandığı cümle:
Binali Yıldırım; “20 bin dolar veren kızımızı görür” diyor.



Kızı gibi gördüğü bir şeyi satmaktan bahsediyor.Bunun ne anlama geldiğini tüm Türkiye biliyor.Binali Yıldırım - Ampul Hükümeti, Ulaştırma Bakanı
Aydınlık, 23.05.2004



LİMANLAR İÇİN SÖYLEDİKLERİ
Ne banka bırakacağız, ne fabrika,
Ne de işletme. Liman da bırakmayacağız.Hepsini satacağız!”
Kemal Unakıtan
Ampul Hükümeti, Maliye Bakanı
Cumhuriyet, 20.09.2003







DAHA NE BEKLİYORSUNUZ?

Köylü efendimizdir dediğimiz birisi vardı
Köylü efendimizdir dediğimiz birisi YOKTUR

Bütün ulusu eğitecek kuruluşlar vardı
Bütün ulusu eğitecek kuruluşlar YOKTUR

Yurdu demir ağlarla ören ülkümüz vardı
Yurdu demir ağlarla ören birisi YOKTUR
Yerli ürünlerle yetinelim istedik vardı
Yerli ürünlerle geçinmeyi amaçlayan birisi YOKTUR

Dil devrimini gerçekleştirmek sevinci vardı
Dil devrimini gerçekleştirmek sevinci YOKTUR

Türkiye Türklerindir'e inan yazarlarımız vardı
Türkiye Türklerindir'e inanan birisi YOKTUR

Türkiye'yi yüzdeyüz özgün kılan yöneticiler vardı
Türkiye'yi yüzdeyüz özgün kılmak isteyen birisi YOKTUR

Ey Türk Gençliği Atatürk diye andığımız yaşama gücümüz vardı
Atatürk diye andığımız yaşama gücümüz VARDIR.


kalinka.com.tr


2006-03-02 12:56:34 -
İSLAM STANDARTLARI

Gelen Avrupa Birliği süreciyle birlikte Türkiye'de bir 'Avrupa Standartları' sözü dolaşmaya başladı.Aslında Avrupa standartları,Avrupalılar tarafından Hristiyani olarak versiyonlanmış İslam standartlarıymışta Türk milleti'nin bundan haberi yokmuş.Yani Avrupa,standartlarını Veda Hutbesi,İslam,Endülüs ve Osmanlı'dan almıştır.

Avrupalılar,İslam'dan aldığı bu çağdaş standartların işlerine geldiği yerlerini benimsemiş işlerine gelmediği yerlerini de reddetmiştir.Bunun sonucu batıda teknolojik ve ekonomik gelişmeler yaşanmış fakat batı kültürel ve ahlaki yönden geri kalmıştır.İşte 'Avrupa standartları' gerçeği budur.

Şimdi de Avrupa,İslam'dan aldığı Hristiyani versiyonlu standatlarını İslam'a hizmet etmiş olan Türkiye'ye pazarlıyor.Türkiye'de bunu yutuyor ve yiyor.Türkiye sanıyor ki çağdaş ve medeni standartlar sadece batıda var.Türkiye hiç düşünmüyor ki İslam batı'ya ulaşmadan önce batı'da temizlik,eşitlik,İnsan Hakları,din ve vicdan hürriyeti hatta adalet yoktu.Türkiye düşünmüyor ki batı'nın simgesi olan Bzans,eşitlikten uzak kast sistemi(sınıf sistemi) ile yönetiliyordu.Peki ne oldu da birden bire batı 'Eşitlik ve İnsan Hakları' dedi? İşte batı'nın medenileşmesi,çadaşlaşması ve uyanışı İslam sayesinde oldu.Osmanlı döneminde,batı Osmanlı'nın önünde diz çöküp,Osmanlı'yı örnek alırken şimdilerde Osmanlı'nın devamı olan Türkiye batı'nın önünde diz çöküp,batı'yı örnek alır oldu.Bakınız batı'ya,batı'da Hristiyanlık değerleriyle birlikte azda olsa İslam değerleri hakimdir. Kardeşlerim.Avrupa Birliği standatlarını savunan Türkiye'nin bu gerçekleri iyi analiz etmesini cenab-ı Allah'tan dilerim.

Türkiye geçmişi,değerleri,tarihi ve genetik yapısı nedeniyle çok güçlü ve örnek bir devlettir.Türkiye Haçlı batı zihniyeti olan Küresel Kapitalist ve Yahudi zihniyeti olan Siyonizm kültüründen değil İslam kültüründen gelmektedir.Aslında Türkiye'de bir potansiyel güç mevcuttur fakat Türkiye baygındır ve bunun farkında değildir.Türkiye bu gücü'nün farkına varırsa yeniden Osmanlı gibi cihan imparatorluğu olabilir ve belkide Türkiye'nin, 'Arlparslan'ın Malazgirt zaferi sonucu Türkler Anadoluda işgalcidir.' diyen Avrupa'ya bile ihtiyacı olmaz.

SAYGILARIMLA.


2006-03-02 12:54:06 -
RAKAMLAR GERÇEĞİ GÖSTERMİYOR!

Ekonomiyi rakamlar üzerinden takip etmek, sorunları, her zaman tam ve doğru anlamamızı sağlamaz.

Bu sebepten, bazı ekonomistler, “ekonomik olaylar ölçülmeye, rakamlarla ifade edilmeye başlandığı andan itibaren, insanla ilişkisini koparır” derler. Doğrudur, ekonominin merkezine rakamları değil, insanı koymak gerekir. Çünkü, rakamlar yanıltıcıdır. Ekonomide en sağlam göstergelerden biri kabul edilen GSMH bile, aynı özelliktedir. Örnek, tek bir şirket gelir sağlasa, GSMH artar. İnsanların açlığı, fakirlerin daha çok fakirleşmesi, GSMH’yı etkilemez. Bir başka deyişle, insanlar açlıktan ölürken, istatistikler ekonomik ilerlemeyi gösterebilir.

AKP hükümetinin yaptığı da budur Halkın perişanlığını görmezden gelerek, rakamlarla övünüyor, avunuyor. Hem de gerçek dışı rakamlarla. Bu rakamlar içerisinde enflasyon oranları birinci sırada yer alıyor. Hükümet, “enflasyonu tek haneli rakama indirdik” diyerek, caka satıyor. Rakamlara bakarsanız, enflasyon düştü, ülke güllük gülistanlık. 2005 yılında yüzde 8 oranında gerçekleşmesi beklenen yıllık enflasyon yüzde 7.72 çıktı. Gördüğünüz gibi, küsuratına kadar hesap edilmiş, hedef aşılmış.

Peki, işin aslı söylendiği gibi mi? Tabii ki, hayır.

2005 yılında halkın en çok tükettiği ürünler, yüzde 20 ilâ 50 arasında zamlandı. Mesela, akaryakıt yüzde 37, doğalgaz yüzde 33, ulaşım yüzde 20, vergi yüzde 9.8, tüpgaz yüzde 33, eğitim yüzde 50, kira yüzde 50 arttı. Enflasyon hesabında mevsimlik ürünler, enerji ve vergiler, dikkate alınmıyor. Bunların yerine barut, tenis raketi, cıvata somunu gibi tüketicilerin binde birinin tükettiği ürünler konuluyor.

Bu yanlış hesaplamalar temel alınarak, 2006 yılında “enflasyon hedeflemesi”ne geçileceği ilân edildi. Enflasyon hedeflemesinin fikir babası Columbia Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Frederick Mishkin, hükümeti uyarıyor. Diyor ki: “Türkiye’de halen yüksek enflasyon var. Biz oldukça iyi biliyoruz ki, yüksek enflasyona sahip ülkeler, aniden enflasyon hedeflemesine geçemiyorlar. Türkiye’nin şu andaki sorunu, enflasyonun yüzde 50’ler civarında dolaşıyor olmasıdır”. Maalesef, bu gerçek, rakamlar çarpıtılarak saklanıyor.

Aslında mühim olan enflasyonu düşürmek değil, alım gücünü arttırmaktır. Alım gücü olmayan bir kişi için enflasyonun düşmesi ve kalkması hiçbir anlam ifade etmez.

Enflasyonda, gözönüne alınması gereken bir diğer gerçek, enflasyonun gelir gruplarının harcamalarına göre belirlenmesidir. Çünkü enflasyon, kişilerin harcamalarına bağlı olarak değişir.

Her tüketici, tüketim sepetindeki mallardan aynı miktarda tüketmediği için herkesin enflasyonu farklıdır. Öyle ki, bazı tüketicilerin, tükettikleri malların hiçbirisi tüketim sepetinde bulunmayabilir. Bundan dolayıdır ki, rakamlara bakmak yerine, halkın durumunu yakından müşahede etmek, daha doğru bir davranıştır.

Enflasyon, ekonomik sorunların anası mı?

O düşünce bütün ekonomik sorunlar kendiliğinden çözülüyor mu? Yok böyle bir şey. Enflasyon, ekonomik sorunlardan yalnızca birisidir. Dahasını söyleyelim, enflasyonun kötülüğü ekonomik duruma göredir. Yani, bazı durumlarda enflasyon kötü değil, iyidir.

Son yıllarda, küresel ekonomi deflasyona girdiğinden, biçok ülke enflasyonu mum yakıp arıyor. Esasen Türkiye’de yaşanan da deflasyondur. Fakat hükümet bunu, enflasyon düşüşü olarak takdim ediyor. Enflasyonu düşürmeyi gözümüzde fazla büyütmeyelim. Her ülke, istediği zaman enflasyonu düşürebilir. Önemli olan deflasyona giren bir ülkede ekonomiyi yeniden canlandırmaktır.

“Deflasyon, enflasyonla mukayese edildiğinde ekonomiler için çok daha tehlikeli bir durumu ifade eder” (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli, s. 185).

Liberal ekonomilerin gelip tıkandığı nokta, işte burasıdır. Yani deflasyon gerçeğidir. Çözümse, sadece ‘Milli Ekonomi Modeli’ndedir.


MUSTAFA HİLMİ YILDIRIM / YENİ MESAJ
9 Şubat 2006


2006-03-02 12:51:47 -
* “Osmanlı Devleti'nin bütün tebaası eşittir!..” diyerek Batılılara yaranacağımızı zannettik.. Heyhaaat ki, umulan olmadı. Ermeni toprak istedi. Rum Bizans'ı diriltme hayâline kapıldı. Yahudîler, Filistin'e göz koydular. Eşitlik, ters eşitsizliğe döndü. Azınlık, çoğunluğa tahakküme (hükmetmeğe) kalkıştı. Mason Locaları, Sabataistler, Anarşistler, Teröristler zil takıp oynamaya başladılar. İçerideki hainlerle “ittifak” kuran düşmanlar, anarşi, terör, tedhiş ve fitne ateşini körüklediler. Makedonya komitacılığı, Jön Türkler, Dönmeler, Asrîler (çağdaş ilericiler), vurguncular, hırsızlar, sabotajcılar bu düşmanların tetikçiliğini üstlendiler. “Anarşi ve Terör”, Sultan'ın arabasına bomba koyacak kadar pervasızca saldırılar düzenledi. Tevfik Fikret gibi şâirler, “Ermeni anarşistler”e övgüler dizdiler. Yaaa! İşte böyle sevgili okuyucularım...

Pekiyi bu oyun bitti mi?

Düşmanlar, oyunu “işgal” ile bitirmek istediler.

“Birinci Dünya Savaşı”, özel bir maksatla ve milletlerarası Siyonizm' in ve Masonizmin bir taktiği olarak başlatıldı. Hedef… hedef... Osmanlı'yı parçalamak, yıkmak, çökertmek, Filistin'i işgal... Arz-ı Mev'ûd'u gerçekleştirmek... “Yahudî Devleti” ni “Yahudî Şeriatı” üstünde kurmak...

Osmanlı yiğitleri, yedi cephede, yedi düvele karşı koydu. Savaşa hile ile sokulduğu hâlde, can verildi, vatan verilmedi. “Yahudî” güdümlü devletlerin politikaları ile yenilmiş sayıldık. Anadolu' nun işgali başladı. Müstevlî (istilâcı-işgalci) kuvvetlerin işgal harekâtı, tipik bir “Anarşi ve Terör” harekâtıdır. Bizim için büyük bir “Fitne” idi o günler...

“İstiklâl Cihadı” ile şahlandık. Vatan kurtarıldı. Lâkin oyunlar, stratejiler, senaryolar bitmedi. “İstiklâl Cihadı” sonrası dönem, çok titiz, derin ve ince bir dikkatle incelenmeye değer.

“Tek Parti – Tek Şef” dönemini, çok partili hayat takip etti. Bu tarihî devre içinde görünen ve tarihe geçen kişiler, hep merakımı çekmişlerdir. Bu devre içindeki bir yılda, 1948'de Filistin' de işgalci bir Siyonist Devlet (!) kurulup, tanınıyor. “ HER ŞEYE EL UZATAN TERÖR, BİZDEN ÇIKIYOR!” diye itirafta bulunan “Anarşist ve Terörist” bir hareket, “Devlet (!)” olarak dünya milletlerine sunuluyor. Theodor Herzl, (1887'de) şöyle demişti:

“Kuzey sınırlarımız, Kapadokya'daki (Orta Anadolu) dağlara kadar dayanır, Güney'de de Süveyş Kanalı'na...”

David Ben Gurion, (1948'de) şöyle dedi:

“Filistin'in bugünkü haritası, İngiliz Manda Yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudî halkının, gençlerimizin ve yetişkinlerimizin, yerine getirmeleri gereken bir başka haritası vardır: NİL'DEN, FIRAT'A KADAR...”

Yahudî-Siyonist Cumhurbaşkanı David Ben Gurion, İsrail'in kuruluşunu, dünyaya ilân ederken, yaptığı konuşmanın bir yerinde bakın neler söylemiş? Diyor ki:

“Görüldüğü gibi, Türkiye'nin de bir bölümünü içine alan kutsal toprakları ele geçirmek, Yahudîlerin bugün önem verdikleri kutsal amaçlarından birisidir. İsrâil ordusu, bu amaç için savaşmaktadır...”

Şimdi artık, çok açık ve net anlıyoruz ki, “Anarşi ve Terör”, dünyada trafik kazaları, grip salgını, kasırga ve tayfun gibi dışımızda, kendiliğinden oluşan, çaresiz kaldığımız, tabiî bir felâket değil; bütün dünya milletlerini ve devletlerini yıkıp, çökerterek yahut dejenere ederek (yozlaştırarak) kendi despotik yönetimi altında bir “Dünya Devleti” kurma deliliğine düşmüş İsrâil'in, vahşi, ilkel, fatanik ve saldırgan politikasının dışa ve eyleme yansıyan hâlidir.

Kesinlikle bilelim ki: “TÜRKİYE, TERÖR'ÜN HEDEF ÜLKESİ” dir. İsrâil var oldukça, “TÜRKİYE” de terör olacaktır.

KAYNAK:Beyan Dergisi

SAYGILARIMLA


2006-03-02 12:50:23 -
DEVAMI... Onların kitap ve öğretileri yukarıda alıntıladığımız isyan, şirk, zulüm, cinayet, küfür gibi insanlık dışı öğretilerle doludur.

“Anarşi ve Terör” kelimelerinin eşanlamlısı olan “Fitne”, “Din ve inançlarından dolayı insanları baskı altında tutmak” mânasında ele alınırsa, insanlık tarihi boyunca, peygamberlerin bildirdikleri “mutlak hakikatler”e inandıkları için zulüm, baskı, çile, işkence gören bütün gerçek müslümanlara karşı monarşik, oligarşik, aristokratik hatta cumhurî idarelerce uygulanan sindirme, tedhiş, korku yöntemlerinin birer “Yönetim Terörü” olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu durumda, Hz. Nûh Aleyhisselâm'ı bayıltıncaya kadar döven kavim fertleri, Hz. İbrahim Aleyhisselâm'ı ateşte yakmak isteyen Nemrut, Hz. Lût Aleyhisselâm'a en çirkin ve sapık tekliflerle karşı koyan Sedum (Sodom) halkı, Mısır'da , doğan erkek çocuklarının tamamının öldürülmesini emreden Firavun, Hz. İsâ Aleyhisselâm'ın gerçek bağlılarına karşı dayak, hapis, kırbaç, arenalarda aslanlara parçalatma, gladyatörlere öldürtme terörünü estiren “Putperest Roma” yöneticileri, “Lâ ilâhe illallah, Muhammedun Resûlullah” diye iman eden mü'minleri, kızgın kumlara yatırıp, göğüsleri üstüne kayalar koyup ezen, güçsüz bedenleri mızraklarla delik deşik eden Kureyş câhilleri, kendi toplumlarında en koyu ve acımasız bir “Fitne” utancını ve “Zulüm” lekesini tarih sayfalarına yazdılar. Tüylerimizi diken diken eden bu olaylar, işlendikleri tarihlerde kalsaydı, tekrar tekrar ortaya çıkıp, zamanlar boyunca en korkunç görüntülerle insanlığa dehşet saçmasaydı, bugün yeryüzünde “Anarşi ve Terör” olayı, “Fitne” belâsı diye bir “Sosyo-Psikolojik” illet olmayacaktı.. Bugün, 2004 yılının şu ilk aylarında bile, “Anarşi ve Terör”, ferdî psikolojimizi, aile hayatımızı, çocuklarımızın eğitim, tahsil ve terbiye, bilgi, kültür ve olgunluk süreçlerini, en vahşî ve çağdaş (!) yöntemlerle tehdit etmektedir.

“Fitne” ler çoğalmıştır. Beşeriyet şaşkın, İslâm dünyası sarhoş, Türkiye baygındır.

Bu hâle nasıl düşürüldük? Ne zamandan beri böyleyiz?

Kanaatimce bu hâlimizin başlangıcı, ilk mikrop almaların veya “Gerileme Devri” nde alınmış mikropların faaliyete geçip, bünyemizi hastalıklı hâle getirmelerinin uğursuz tarihi olan 1839'a dayanır. Batı karşısında küçüldüğümüz “ TANZİMAT FERMANI” ile...

* Tarihî misyon ve şahsiyetimizden uzaklaşma, bu misyon ve şahsiyeti terketme (kimliksizlik- şahsiyetsizlik) devresine adım adım girdik. Adına “Batılılaşma – Garplılaşma – Asrîleşme” dedik. 2004'te, yani tam 165 yıl sonra geldiğimiz nokta, “Terör Tehdidi” ile başı belâlı, 1982' den bugüne “Terörle Mücâdele” için katrilyonlarca lira harcama yapmış, bir dönem, bunca zamandır baş belâmız enflâsyonun ana sebebi terör için yapılan harcamalardır. Batılılaşması, moda, çılgın müzik, içki, fuhuş, eroin – kokain – esrar, rüşvet, sûistimal, gazino kültürü, Spor-Toto, maç, fikirsizlik, Batı'yı taklit ve karışıklıktan ibaret bir cemiyet hâline düşürüldük.

* “Tanzimat Kafası”, Osmanlı' yı kendi öz toprağında mahkûm, kendi öz milletinde suçlu ilân etme hıyanetinin kafasıdır. İngiltere'de tekriz edilmiş (mason locasına alınmış) 33 dereceli bir mason olan M. Reşid Paşa'nın temsil ettiği kafadır.

* Tanzimat, ciddiyet ve samimiyetten uzaklaşmaya ve kendi kendimize “Yabancılaşma” ya ilk adımdır.

Tanzimat (1839) yıllarında, bütün Avrupa ve dünya devletleri, kendi millî varlıklarını korumak, var olmak kavgasında, millî hâkimiyet, şahsiyet ve kuvvetlerini, birlik ve beraberliklerini sağlamlaştırmak gayretinde idiler.

Bütün “millî devletlere karşı” (hıristiyan olsun, olmasın) gizli protokollerin direktifleriyle, yıkma, çürütme, parçalama, bölme, zayıflatma hıncı ile çalışan Siyonist-Mason mahfilleri, Filistin'i ele geçirebilmek için de Osmanlı Devleti'nin “Memâlik-i Mahrusâ-i Şahâne” coğrafyasını parçalamak ve milleti zayıf düşürmek için akla-hayâle gelmeyen planlar, projeler, stratejiler, senaryolar ürettiler. Tanzimat Fermanı, bu oyunlara aldanıp, tuzağa düşürüldüğümüz, hazin bir çöküşün belgesidir.

SAYGILARIMLA


2006-03-02 12:48:48 -
ULUSLAR ARASI(HRİSTİYAN-YAHUDİ) DESTEKLİ TERÖRÜN AMACI ARZ-I MEV'ÛD'U GERÇEKLEŞTİRMEKTİR

Beyan Dergisi'nin Ocak 2004 sayısında başladığımız bu “Anarşi ve Terör” konusuna, bu sayımızda ikinci bölümle devam etmek istiyorum.

“Anarşi ve Terör”, insanlık tarihi kadar eski bir konu... Allah'ın emir ve yasaklarını hiçe sayıp, baş kaldıran, isyan ve tuğyan (taşkınlık) yöntemi ile insanları karışıklığa sevketmek isteyen “Anarşist ve Terörist” oluşumlar tarihin her devresinde az-çok görülmüştür. Hz. Âdem Aleyhisselâm'ın oğullarından isyankâr ve kardeş katili Kabil, cinayetinden sonra korku ile kaçıp, Yemen taraflarına gitti. Peygamberler tarihinden öğreniyoruz ki, bu bölgede çoğalan Kabil bağlıları, şirk, inkâr, terör, fitne ve fesat çıkararak, yeryüzünde bozgunculuk yaptılar. Hazret-i Âdem'den sonra gelen (gönderilen) birçok peygamber, bunlarla kılıç-kılıca savaşıp, fitne'yi ortadan kaldırmışlardır. Buna karşılık, inkâr, isyan, tuğyan, sapıklık yine de zaman zaman oluşmuş ve Allah'ın kutlu elçilerine (nebîlere-resûllere) çileli, zor ve anlatılamaz zahmetler vermişlerdir.

“Anarşi ve Terör” kavramlarının KUR'AN terminolojisinde karşılığı, “FİTNE” kelimesiyle ifade edilmiştir.

Fitne nedir?

* Fitne, imtihan demektir.

* Anarşi, günah, şirk, bozgunculuk, belâ gibi anlamları var.

* Fitne: Müslümanlar arasında, bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları isyana kışkırtmak demektir, (diyor Abdülganî en-Nablûsî Hazretleri).

* İmam Birgivî Hazretleri de isyan, kargaşa, tefrika olarak fitneyi tarif etmiş.

* Muhammed Hadimî Hazretleri de yetmişten fazla fitne çeşidinin bulunduğunu bildirmiştir.

* “KUR'AN” da “FİTNE” kelimesi, şirk, küfür, günah, bozgunculuk, kavga, ihtilâl, isyan, anarşi, kargaşa, bölücülük ve fesat anlamlarında kullanılmıştır. Bunlara ilâveten imtihan - musîbet (belâ) - azap - işkence - delilik - zarar vermek (sabotaj) - sapıklık.. mânalarında da kullanılmış. Mazeret uydurma, yalan, dalâlet, sıkıntı veren her şey “FİTNE” kelimesi içine alınmış.

İslâm tarihini incelerken, gerek “Peygamberler Tarihi” perspektifinden bütün yeryüzü coğrafyalarında, gerekse Hazret-i Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile noktalanan son ve en kâmil din olan İslâm'ın “Asr-ı Saadet” döneminde, “Anarşi ve Terör” özelliği gösteren birçok olayla karşılaşıyoruz. Bunlardan bazılarını anlatmamız gerekiyor:

Hazret-i Mûsa Aleyhisselâm'ın döneminde yoğunlaşan bir kavim ismi, zamanlar boyunca “Anarşi ve Terör” kelimeleri ile birlikte söylenmeye başladı.... “Benî İsrâil – Yahudilik – Masonizm – Siyonizm – Sabataizm ” fraksiyonlarının hepsinde, en koyu kıvamda bir “Anarşi ve Terör” felsefesinin yıkıcı, yakıcı, bölücü, kin ve intikama dayalı, müşrik ve münkir görüşleri dehşetle okuyoruz. Onlar bozup tahrif ettikleri kutsal kitaplarda ve dinî öğreti kitaplarında insanlığa anarşi ve terörü nasıl uygularız, onu anlatmaktadırlar. Bunu birkaç örnekle okuyucularımın dikkatine sunuyorum:

* “.. Ve tanrın Rab onları (dünya milletlerini) senin önünde ele vereceği ve sen onları vuracağın zaman onlara acımayacaksın...”

* “Şimdi git... Onların her şeylerini tamamen yok et... Ve onları esirgeme... Erkekten kadına, çocuktan emzikte olana kadar hepsini öldür...”

* “Dünya beylerinin kanını içeceksiniz... Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz...”

* “Münâkaşalarla değil, sertlikle, TERÖR'le idare ederek, en iyi sonuçlar elde edilir..”

* “Bundan başka, işçiyi ANARŞİ'ye ve ispirtolu içkilere alıştırarak, istihsal (üretim) vasıtalarını kurnazca baltalayacağımız gibi... ”

* “Her şeye el uzatan TERÖR, bizden çıkıyor. Hizmetimizde her fikir ve inanç adamı vardır. Krallık taraftarları, demagoglar, sosyalistler, komünistler ve her boydan ütopistler vardır. Bütün âlemi işe koştuk. Bu âlem.. henüz ayakta duran her şeyi devirmeğe çalışmaktadır.”

* “Mülklerini alacağınız milletlerin… ilâhlarına ibadet ettikleri bütün yerleri mutlaka harap edeceksiniz...”

* “İşte şimdi bildim ki, bütün dünyada Allah yoktur, ancak İsrâil'de vardır...”

* “...Ve dedi: Artık sana Yakub değil, İsrâil denilecek; çünkü Allah ile uğraşıp, yendin…”

SAYGILARIMLA


2006-03-02 12:45:44 -
M.KEMAL ATATÜRK TÜRK MİLLETİ'NİN KAHRAMANIDIR!
Bazı cahil ve kalın kafalı insanlardan duyarım.Onlar,M.Kemal ATATÜRK için 'Atatürk,Türkiye'yi kurtarmadı.Atatürk din alimlerini idam ettirdi.Kur'an-ı Kerim'i tuvalete attı.Atatürk'ün tek gözü kördü.Onu denize attılar.Deniz bile kabul etmedi.Toprağa verdiler.Toprak bile kabul etmedi.Onu en sonunda mumyalayıp,üstüne tonlarca mermer döşeyerek toprağa verdiler.Atatürk,1923'te Türkiye'yi sattı.Arap alfabesini latin alfabesine çevirdi.Türk milletini ateistlestirdi.Kılık kıyafetleri değiştirdi.Annesi o....du.' derlerken Atatürk hakkında türlü türlü yalan ve iftirayla dolu karalama propagandası yaparlar.Ama Atatürk hakkında söyledikleri bir tek doğru var.O da Atatürk'ün alkol bağımlısı olması ve siroz hastalığından ölmesidir.

El insaf kardeşlerim el insaf! Tamam
söylediklerinizin bazıları size göre doğru olsa bile Atatürk bu söylediklerinizi Türkiye'nin bağımsızlığını ve iyiliğini düşünen Osmanlı derin devleti tarafından yapmıştır.Yani Osmanlı derin devleti emretmiştir.Atatürk'te organize edip uygulamıştır.Atatürk'ü,Osmanlı derin devleti'yle birlikte Vahdettin ve paşalar Türkiye'yi kurtarması için görevlendirmiştir.

Bakınız Atatürk din alimlerini neden idam ettirmiştir? Açıklayayım:
O zaman ki din alimleri sahte idi.Bu sahte din alimleri emperyalist Küresel Kapitalistlerle işbirliği yapıp,Türkiye'yi bölmek ve parçalamak istiyorlardı.İşte Atatürk bu sahte din alimlerini idam ettirdi ve bu yüzden laiklik ilkesini (din ve devlet işleri'nin birbirinden ayrılması) ortaya çıkardı ve T.C.Devleti anayası'na koydu.

Ayrıca yakışır mı sizlere bir Osmanlı subayını karalamak ve hakaret etmek? Siz Atatürk'e hakaret ettiğiniz zaman ecdadınız Osmanlı'ya da hakaret etmiş sayılmaz mısınız? Emperyalist Küresel Kapitalistleri sevindirmez misiniz? Bunu hiç düşünemiyor musunuz? Yoksa siz Türk değil misiniz? Yoksa siz,Atatürk düşmanı mısınız?

Söylediklerinizin bazıları da iftiradır.Biliniz ki Atatürk hakkında hazırlanan bu iftiralar emperyalist Küresel Kapitalizm kaynaklıdır.Çünki Atatürk emperyalist Küresel Kapitalistleri ülkesinden kovmuştur.Küresel Kapitalistlerde bunun üzerine Atatürk'e iftira atmaya başlamıştır.

Türkiye bağımsızlığını Atatürk 10 Kasım 1938 yılında öldükten sonra kaybetmiştir.Atatürk'ün ölümünü fırsat bilen emperyalist Küresel Kapitalistler,Atatürk'ün kurtarmış olduğu T.C.Devleti'ni tekrar işgale girişmiştir.Yani emperyalist Küresel Kapitalist işgal Atatürk'ün ölümünden sonra başlamıştır.

Atatürk,'Milli kültürümüzü muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız.' derken Avrupa(Batı) toplumunu kastetmemiştir.Yani Atatürk,'Milli kültürümüzü muasır medeniyetler seviyesine çıkaracağız.' derken Türkiye'nin her konuda Avrupa(Batı)'dan üstün ve Dünya lideri bir ülke olmasını kastetmiştir.Maalessef Türk siyasileri ve aydınları 'Muasır medeniyetler' sözünü Avrupalılaşma(Batılılaşma) olarak algılamıştır.Nitekim Atatürk,Avrupalılaşma(Batılılaşma)'yı reddeder.Çünki Atatürk,Kurtuluş Şavaşını emperyalist Küresel Kapitalist Avrupa'yla yapmıştır.

Her ne kadar T.C.Devleti anayasasında Türkiye'nin laik devlet olduğu vurgulansa da,Türkiye aslında Osmanlı'nın devamıdır ve laik bir İslam devletidir.Çünki T.C.Devleti anayasası'nın birinci kısmı'nın genel esaslar bölümünde 'Türkiye'nin bayrağı ay-yıldız ve marşı İstiklal Marşıdır.' der.Şimdi siz ay-yıldızlı bayrağın ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Açıklayayım:
Ay:Allah'ı ve İslam'ı temsil ediyor.Yıldız da: peygamber efendimiz Muhammed Mustafa(S.A.V)'yi temsil ediyor.Kırmızı da: şehit olan mücahitlerimizin kanını temsil ediyor.Peki İstiklal Marşımızın ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Açıklayayım:
İstiklal Marşımız da on kıtasıyla İslam'ı ve Türklüğü temsil ediyor.T.C.Devleti anayasası'nda bu ikisi de mevcuttur.O zaman Türkiye,laik bir İslam devletidir.Ama laikliği İslam yada başka bir din düşmanlığı olarak anlamamak gerekir.

Ayrıca her Türk vatandaşı'nın nüfus cüzdanında İslam ibaresi mevcuttur.Nitekim Osmanlı'da laik bir İslam devletiydi.Yani 'Türkiye,Osmanlı'nın devamıdır.' diyebiliriz.Çünki Türkiye,Atatürk zamanında Türk-İslam Dünyası'nın koruyuculuğunu Osmanlı'dan devralmıştır.T.C.Devleti projesini Osmanlı derin devletiyle birlikte Vahdettin ve paşalar çizmiştir.Atatürk sadece organize etmiş ve uygulamıştır.İşte bilinmeyen gerçekler bunlardır kardeşlerim.


SAYGILARIMLA.


1-15 > 16-30> 31-45 >
Total 36 comments
Copyright © 2001-2013 Computer Crime Research Center
CCRC logo